Page 40 - Korkuteli Burada Dergisi - Eylül 2017
P. 40
ACI REÇETE: ZAMAN
Uzunca bir süredir düşünüyorum; bu yaşıma geldim hala bazı insanları anlaya-
mıyorum diye… Bazıları hayata bakışımı ve yerine oturtmak için yoğun çaba sarf
ettiğim kavramlarımı yeniden düşünmeme neden oluyor, her şeyi fazlasıyla sorgu-
luyorum şu aralar… Mesela; sevgi neydi, dostluk neydi… vefa nasıldı …
Arada-sırada, arayıp soran eski bir tanıdık için ‘dost’ diyebiliyorsak, zor za-
manlarımızda omzuna başımızı yasladığımızın adı ne ola ki ? Evimizde konuk edip
ağırladığımız, sımsıcak yuvamızın kapılarını açıp misafir etiğimiz aynı sofraya otur-
duğumuz, belki bir tabaktan salata ya da tatlı yediğimiz insana ne demeliydi?
İnsanoğlu çiğ süt emmiş belki de nankörlüğünün nedeni buradan kaynaklanı-
yor. Ama her şeye rağmen dostluk kavramı bu kadar ucuz
olmamalı. Bir gün dönüp bakacağız ki geçmiş yüreğimizde
batan bir ok gibi oflaya oflaya yerini almış olacak. Hata-
larımızla kusurlarımızla biz; insanlığımızla varız. Hataları
kusurları bilmek eksiklikleri görmek de bir erdem elbette…
yoksaaaa…. Şarkılarda da söylendiği gibi, her
şey mal mülk her şey para mı?
Şu dünyada iki gözümden değerli, sahip olduğum tek
varlığım, biriciğim, kızım. Çalışan bir anne olarak bebekli-
ğinde ve çocukluk yıllarında pek ilgilenme fırsatı bulamadı-
SAYFA ğım, evcilik oynar gibi toplamda birkaç saat zaman geçirip
40 büyüdüğünün farkına varamadığım kuzum… İnanır mısınız
çoğu zaman evde kardeşim gibi gördüğüm yavrum, itiraf
edeyim ki; benden daha olgun bir insan olarak yetişti.
Rahmetli annem, babam ve amcamın onun üzerindeki
hakkını asla ödeyemem. Yaşam ne kadar tuhaf değil mi..
Bizim için birincil önemde olanlar yüzünden esas değerle-
rimiz avucumuzdan kayıp gidiveriyor. O an farkına varamı-
yoruz. Ben mutlu bir şekilde severek mesleğimi ifa ederken
kızımın bebeklik ve çocukluk yıllarında yanında olamadım..
Aslında ihmal ettiklerim, nasıl olsa yaparım, görüşürüm,
konuşurum dediklerime, ertelediğim şeylere zaman faktörü
araya girdikten sonra ulaşamamak öyle acı ki…
Bazen içimdeki ses: ’’amaaannn.. yalan dünya.. boşve-
er..’’ dese de, kırılsam da, sevsem de, nefret etsem de, ben
ne yazık ki boş veremiyorum. Boş vermek bana göre değil
çünkü. Boş verdiğim zaman hayatımın o bölümü bomboş kalmış oluyor. Oysa ben Mürüvvet ÖZKAN
nedenini niçin ini öğrenip bir sonuca bağlamalıyım.
Ben hala ‘’sevgi neydi.. dostluk neydi.. vefa nasıldı.. sadakat
neydi’’ diye düşünürken; kafamı saklandığım kumdan çıkartıp bir de bakıyorum
ki birçok değer geçmişte, anılardaki yerini almış bana el sallıyorlar….
Korkuteli
burad.co