Merhabalar;
Bana, “ İngilizceyi neden öğrenmeliyiz?” konulu bir yazı yazmamı istediklerinde, aklıma lise yıllarım geldi. Lise 1; İngilizce dersindeyiz, öğretmen neden İngilizce öğrenmemiz gerektiğini anlatıyor. Kimse dinlemiyor. En azından ben… Çünkü herkesin bir fikri vardır illa ki, hele de o senelerde… ‘Hem onlar Türkçe öğrensin bize ne’ havasında değil miydik?
Ben size daha ilginç bir konuyla geliyorum. NEDEN İNGİLİZCE ÖĞRENMEYELİM?
- Gerek yok (Ne işin var İngilizce ile ?)
- Çok zor (Yemek yapmak kadar değil….)
- Bu yaştan sonra.... (bence de çok yeme)
- Peki neden olmasın? WHY NOT? (daha iyi bir işin mi var?)
Bu sene ilk defa dalış yaptık arkadaşlarla. Çok zor geldi, gerek yoktu, ‘bu yaştan sonra ne işimiz var’dedik, ‘hatta balıklar karaya çıksın, biz neden suya dalıyoruz ki’ dedik. Ama bir adım attık ve anladık ki düşüncesi icraattan daha zor. Kesinlikle başka bir dünya. Daldıkça ortama alışman, rengin değişmesi, o rengârenk balıklar, kayalar, yosunlar…
İşte yabancı dil de böyle bir dünya. Samimi söylüyorum; illa İngilizce olmasına gerek yok, herhangi bir dil de olur. Ama size bir sır veriyim; ÖĞRENMESİ EN KOLAY DİL İNGİLİZCE ! Hatta bizim dilimizden bile kolay. Yapamam diye düşünmeyin, tabi ki yapabilirsiniz. İnsanoğlu olarak dünyaya gelme şansımız, ikiyüz milyonda bir. Bunu başardıysak her şeyi başarabiliriz. Çünkü biz, ŞAMPİYONUZ!
Günümüz insanlarının en büyük sorunları depresyon, tükenmişlik sendromu, anksiyete vs. .
Herkes evine kapanıp ne yapıyor?
Sıkılıyor, uyuyor, yemek yiyor. Bir çık dışarı, yeni bir şey öğren, yeni bir kapı aç.
Gör bakalım sıkıntın kalmış mı?
Yurt dışına mı çıkacağım ne gerek var diye düşünüyor olabilirsin fakat ‘kıtlıktan mı çıktın o ikinci tabak neden, ya da çakılı mı kalacaksın dünyaya ikinci ev üçüncü araba niye? Terapist mi olacaksın, milletin derdini dinlemek niye? Kendin için yaşa biraz. Üstelik yeni bir şey öğrenmek insanı rahatlatır, olanın üstüne koymak ise yorar.
Şimdi dön bir geçmişe, al defterini, kalemini, kitabını; belki o zamanlar aklın farklı bir şey söylüyordu, ‘gerek yok’ dedin, ‘bana ne’ dedin, şartların müsait değildi ya da öteledin. Başla bir yerden, ,tuttuğun yerden, kendin bile yapabilirsin. Bir kelimeyle başla mesela.
Vaktim yok diyorsan ona bir şey diyemem, ama nelere vaktin var da buna yok. Hiç bahane üretme kendine, arala o kapıyı, pişman olmayacaksın. Tecrübeyle sabit diyorum sana.
İşte böyle… Büyük yolculuklar, küçük adımlarla başlar.
Bir dene. Sen biraz başlayınca, onu kullanacağın bir ortam öyle bir çıkacak ki; nasıl diyeyim sana, sanki paraşütle uçtuktan sonra yere indikten sonraki ‘evet, ben bunu da başardım’ hissi gibi…
bol serotonin, bol adrenalin…
vioft2nntf|101001E398BFKoseYazisi|koseYazisiAciklama
vioft2nnt8|001001E398BF|DergiKorkuteliBurada|KoseYazisi|koseYazisiAciklama|3104724D-74C7-417B-A6A8-BE4DC59AE28D