Page 31 - Korkuteli Burada Dergisi - Ekim 2017 - Sayı 4
P. 31

MEKTUP






                                                        Bir zamanlar ne kadar değerliydi bizim için mektup. Milenyum
                                                        çocuğu değildik çünkü. Teknolojinin kucağına doğmamıştık. 70’li
                                                        yılların çocukları olarak teknoloji bizim için, düğmesine basınca
                                                        “Yurttan Sesler” çalan bir radyo ve Can Akbel’in sunduğu “Güne
                                                        Bakış” programıyla karşılaştığımız bir televizyondan ibaretti.

                                                        O yıllarda telefon da lükstü, her evde yoktu. Bizim evimize de
                                                        80’den sonra geldi. Kıymetli olduğu için de evin başköşesindeydi
                                                        doğal olarak. Yani özel bir görüşme yapmak nerdeyse olanaksızdı.
                                                        Durum böyle olunca özel iletişime geçmek istediğimiz kişilerle,
                                                        sadece bize ait olabilecek, bir haberleşme yolu bulmalıydık.

                                                        Mektup!

                                                        Ağladık, mektup yazdık; güldük, mektup yazdık; aşık olduk,
                                                        mektup yazdık. Kardeşim doğdu, bebeğimiz ellerinizden öper diye
                           Burcu GÜRBÜZ                 mektup yazdı babam dedemlere. Yıllarca aynı sırayı paylaştığım

           TÜRK DILI VE EDEBIYATI ÖĞRETMENI             arkadaşımın babası başka bir şehre tayin oldu, günü gününe
                                                        mektup yazdık birbirimize sanki hiç ayrılmamış gibi.

                                                        Ailesinden uzakta okuyan genç kız okulunu, arkadaşlarını anlattı
                                                        mektuplarında. Askere giden delikanlı nasıl aslanlar gibi nöbet
                                                        tuttuğunu anlattı. Platonik aşık, bir türlü kavuşamadığı sevgilisine
                                                        olan duygularını anlattı…


                                                        Mektuplar uzakları yaklaştırdı, dargınları barıştırdı, aşıkları
                                                        kavuşturdu; acıları, sevinçleri paylaştı. Pek çok hayata dokundu…

                                                        Aldığımız mektupları sakladık mücevher gibi. Biriktirdik
                                                        renklerine, kokularına göre tasnif ederek. Her birinin ayrı bir
                                                        değeri vardı çünkü bizim için.

                                                        Hayat vardı mektuplarda. Sevinçler, kahkahalar; hüzünler,
                                                        gözyaşları vardı. Yazanın kaleminin mürekkep kokusu,
                                                        parmaklarının dokunuşu vardı. İçlerine bazen bir fotoğraf  bazen
                                                        kurutulmuş bir çiçek konurdu. Zarfı açınca mektubun geldiği
                                                        yerin havası solunurdu bir an.

                                                        Özenle seçilen sözcükler, düzgün bir yazı dili vardı
                                                        mektuplarımızda. “Değerli, kıymetli, sevgili, pek muhterem” gibi
                                                        hitap sözcükleri vardı. “Slm, mrb, nbr” gibi güya kolaylık olsun
                                                        diye uydurulmuş, bozulmuş bir haberleşme dili yoktu.
 Gülfer                                                 Dilimize  sahip  çıkan  bir  nesildik  çünkü.  Türkçe’mizi  doğru
 YÖRÜK                                                  kullanarak yazan bir nesildik. Hızla gelişen teknolojiye rağmen de
                                                        bu alışkanlığımızı bırakmadık. Yazmayı terk etmedik.


                                                        Umuyorum, diliyorum ve tavsiye ediyorum ki herkes hayatı
                                                        boyunca en az bir kez mektup yazsın. Kendi kalemiyle, el yazısıyla
                                                        mektup kağıdına dokunarak onu koklayarak hissederek mektup
                                                        yazmanın hazzını tatsın…


                                                                                                              31
   26   27   28   29   30   31   32   33   34   35   36