Bizimle iletişime geçin

Köşe Yazısı

İNATLAŞMADAN EBEVEYNLİK

AYŞE ÇİL KARA
PSİKOLOJİK DANIŞMAN

24.07.2018 / 15254 Görüntüleme

 

İNATLAŞMADAN EBEVEYNLİK

Merhaba Değerli Anne ve Babalar, 

Ben Ayşe Kara Çil 1986 Almanya doğumluyum. 8 yaşına kadar Almanya’da eğitim aldıktan sonra lisans eğitimine kadar olan kısmı Korkuteli’nde tamamladım. Lisans eğitimimi İstanbul Yeditepe Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık (İngilizce) bölümünde aldım. Sertifikalı kurumlardan aldığım oyun terapisi, masal terapisi, çocuklarda bilişsel davranışçı terapi, çocuk testleri eğitimleri ile çalışmalarıma devam etmekteyim. Aynı zamanda farklı konularda seminerler düzenleyerek çocuk gelişimi konusunda siz değerli velilerle buluşuyorum.Böyle değerli bir köşeye bizim için vazgeçilmezimiz olan çocuklarımızı içeren bir konuyla başlamak istiyorum. ’’İnatlaşmadan Anne ve Baba Olmak’’. Sizlere birkaç soruyla başlamak istiyorum: 

Çocuklarımız bizi arkadaşları olarak görmeliler mi? 

 Ben çocuğumla arkadaş gibiyim diyor muyuz? 

İtiraf edelim bu cümleyi çok kullanıyoruz. Çocuklarımızın, onların arkadaşları olmamıza ihtiyaçları yoktur. Onların zaten sosyal çevrelerinde birçok arkadaşı vardır. Onların güvenebilecekleri anne ve babaya ihtiyaçları vardır. Ayrıca arkadaşlık ilişkisi sabır, tutarlılık, sorumluluk içermek zorunda değilken anne, baba ve çocuk ilişkisi bunu gerektirmektedir. Peki, ebeveyn ve çocuk ilişkisi nasıl güvenli olur birlikte konuşalım. Üç ana başlıkta ele alalım: 

Kontrol ve Sorumluluk = Anne ve Babada 

Kontrol ve Sorumluluk = Kimsede Değil 

Kontrol ve Sorumluluk = Çocukta 

Kontrol ve sorumluluk anne ve babadayken yolculuk güvenli olur. Bahsettiğim sorumluluk ve kontrol, iplerin anne ve babada olması değildir. Bahsettiğim çocuk yetiştirme bilincine sahip olma ve bunu sorumluluğunu alma bilincidir. Bununla birlikte sabırlı ve tutarlı olma sözünü vermiş olmaktır. 

Kontrol ve sorumluluk kimsede değilse gemi nereye isterse oraya gider. Kim dümenin başına geçerse, onun dediği olurBu örneği aile ilişkisine adapte edecek olursak çatışmalar ve güç savaşlarını o an kim yorgun değilse o kazanır. 

Kontrol ve sorumluluk çocukta ise o çoktan ipleri ele almıştır ve ebeveynleri dilediği gibi yönetiyordur. Kendini güçsüz hisseden anne ve baba ya rüşvet ya da tehditlere başvuracaktır. 

 

 Peki, ne yapmalı? 

Çocuğumuzla yaşadığımız bir sorunda süreci sağlıklı bir şekilde atlatmak için en sık kullanılan bir yöntemden bahsedeceğim. Diğer yöntemleri daha sonraki yazılarda ele alabiliriz.

Neden?------Ne?-------Nasıl? Yöntemi  

 Önce “Neden yaptı” diye kendimize sormamız gerekir. Bu soru bizi otomatik olarak rahatlatır. Çocuğumuz sakinleştikten sonra ona Ne öğretmek ve söylemek istiyoruz. “Nasıl” yaparız diye düşünerek olayı değerlendiriyoruz. Örneğin; Bize derdini anlatmaya çalışırken vuran bir çocuğumuz var. Neden sorusunun cevabı birilerini model almış olabilir, ama bu cevap yeterli olmayabilir. Çocuğumuz kendini nasıl ifade edeceğini bilmiyor da olabilir. Bilmemiz gereken bu davranışı bizim canımızı yakmak için yapmıyor olmasıdır. Bunu bilmek de bize iyi gelebilir.  

Ne yapmalıyım? Önce sakinleşmesini bekleyip sonra vurmaması gerektiğini canımızın yandığını söylemeliyiz. Sakinleşmesini beklemeliyiz çünkü ağlarken biz ne söylersek söyleyelim o bizi duyamaz. Sonra ona sarılarak söylemek istediğimizi, vermek istediğimiz mesajı verebiliriz. Sarılmak temas kurmak çocukların en büyük ilacıdır. Son olarak konuyu ve ortamı değiştirebiliriz. Bu yöntem işe yarar ancak ilk seferde ve bir kerede değil. Farklı kişilerle yaşadığımız sıkıntıları da bu üç soru yöntemine göre değerlendirirsek daha hızlı çözüme kavuşuruz. Üç soru yöntemi bizde var olan kalıplaşmış inançlarımızı da törpülememize yardımcı olur. Nedir o kalıplaşmış inançlarımız? Benim çocuğum vurmamalı, benim çocuğum uslu durmalı, benim çocuğum bir yere gittiğimizde oturmalı gibi. Çünkü bu inançlar bizi esir alır ve çocuğumuz bunları yaptığında sinirlenmeyi ve öfkemizi dışa vurmayı kendimizde hak görebiliriz 

Pes etmeyeceğiz. Neyin mücadelesini veriyorsak pes etmek yok! Çocuğumuzu seveceğiz, en önemlisi “Seni Seviyorum” diyeceğiz ama bunu bulaşık yıkarken değil veya maç izlerken değil, onun boyunun hizasına inerek, gözlerinin içine bakarak söyleyeceğiz. Tıpkı eşinize evlenme teklif ettiğiniz an gibi özel ve anlamlı olmalıdır. 

Çocuğunuza hayır demeniz gerekiyorsa neden hayır dediğinizi açıklayın. Ama her şeye hayır demeyin. Prize parmağını sokuyorsa hayır deyin ama televizyon kumandasını alırken demeyin, ocağı kurcalıyorken hayır deyin ama dışarda yere oturdu diye hayır demeyin. Hayır kelimesi sizin için özel olsun her zaman çıkarmayın. 

Alabilecek olduğumuz kararları birlikte almak önemlidir. Onun benliğine yapılan saygı sakin olmasına destek verir. Dolayısıyla inatlaşma ortamını oluşması ihtimali zorlaşır. 

nırlar ve kurallar koymak hem sizde hem de çocuğunuzda stres seviyesini minimuma düşürür. Çocuklar sınır ve kuralları aslına bakılırsa severler sadece ceza verilmesi ve dikte edilmesinden hoşlanmazlar. 

Çocuğunuza saygı duyun. Unutmayın o bir birey. Göbek bağı kesildikten sonra anneyle fiziksel olarak bağı sona ermiştir. Onun izni olmadan sadece onun ismini koyabildiniz. 

Çocuğunuzla oyun oynayın onları tanıyabileceğiniz tek alan oyundur. 

En önemlisi de gülün ne olursa olsun gülün onlar sizin mutluluğunuzla besleniyorlar ve bunu hak ediyorlar. Unutmayalım ‘’Mutlu Anne-Baba, Mutlu Çocuk’’ demektir. 

Saygılar 

Ayşe 

vioft2nntf|101001E398BFKoseYazisi|koseYazisiAciklama
vioft2nnt8|001001E398BF|DergiKorkuteliBurada|KoseYazisi|koseYazisiAciklama|8D14BAE6-6147-42AB-A19F-8360CF7C6DF2