Bizimle iletişime geçin

Ziraat Müh. Ahmet Bayar ''Organik Tarımı'' Açıkladı

Dünya var olduğu sürece gıda ihtiyacı da var olacak. Tükettiğimiz gıdaların fiziksel, zihinsel ve ruhsal gelişimimiz ile doğrudan ve dolaylı ilişkileri mevcut.

22.01.2018 / 22208 Görüntüleme

                                        ''ORGANİK TARIM''  HAKKINDA

 
Dünya var olduğu sürece gıda ihtiyacı da var olacak. Tükettiğimiz gıdaların fiziksel, zihinsel ve ruhsal gelişimimiz ile doğrudan ve dolaylı ilişkileri mevcut.

Modern dünyanın hızlı yaşam koşulları öğünlerimizi de etkiledi. Buna ayak uydurmak için gıda endüstrisi oluştu ve doğal gıdaların yerini daha uzun raf ömrü olan, tüketime hazır ana ve ara mamuller aldı.

Artık paketlenmiş gıdalar hepimizin hayatında. Bu şu demek oluyor, sağlıklı yaşamak için ihtiyacımız olan doğal gıdaları ancak topraktan karşılayabiliriz.

Peki, topraktan elde ettiğimiz ürünler ne kadar doğal?
Dünyada bu soru kendi cevabını şöyle verdi:
Tükettiğimiz tarım ürünleri ya organik üretim sürecini tamamlamalı ya da belirlenen kalıntı düzeylerinin altında üretilerek tüketiciye ulaştırılmalı.

Bunu denetim altına almak ve bu şekilde tüketiciye ulaştırılmasını sağlamak için her ülke ilgili kurumları vasıtasıyla buna kurallar getirdi.

 

 


Peki, organik ve kalıntısız tarımsal üretimin farkı nedir?
Organik üretim daha kısıtlı girdilerle, kültürel uygulamaların daha disiplinli uygulandığı,  dünyada kabul görmüş sertifika kuruluşlarının denetimleri altında tüm süreci izlenen bir üretim sistemi. Çeşit seçiminin, toprak ve su özelliklerinin, ilaç ve gübre kullanımının kesin kural ve şartlara bağlı olduğunu söylemeliyiz.

Eğer siz pazara veya markete gidip organik bir tarım ürünü satın almak istiyorsanız, bundan emin olmanın tek yolu bu ürünün organik olarak üretildiğini gösteren etiket ve sertifika. Bu olmadığı sürece size organik olduğu söylenen bir ürün, zararlı kimyasalları fazlasıyla içeriyor olabilir.

Zaten tüketicinin yanıltılmaması için organik tarım ürünü sertifika ve analiz sonuçlarıyla bunu resmiyette göstermek zorunda.

Bu arada şunu söylemek gerekli, henüz tüm tarımsal ürünlerde organik üretime geçmek mümkün değil. Zira çoğu üründe ciddi verim düşüşünü baştan kabul etmek ve ürünün miktar ve fiyat olarak ihtiyacı karşılayamaması ihtimalini de hesap etmek gerekiyor.

 



Fakat iyi bir planlama ile uygun tarımsal ürünlerde organik tarıma ortak geçiş motivasyonu sağlanabilir.

Örnek vermek gerekirse çay için bu planlama yapıldı. Ve artık Türkiye'de üretilen çayın organik tarıma uygun şekilde üretilip demliklerimize gireceğini söyleyebiliriz. Bu model çoğaltılabilir.
Ceviz, badem, kiraz, kayısı gibi ürünler bu geçişe uygun.

Dünya da ve Türkiye'de tarımsal üretimin tamamına yakınını oluşturan konvansiyonel üretime gelirsek. Buradaki ana konu tükettiğimiz ürünlerin sağlığımıza herhangi olumsuz bir etkisi olmayacak şekilde üretilmesi talebimiz. İlgili devlet kurumları ve özel sektör birlikte üreticiye hangi ilaç ve gübreleri kullanabileceğini, hasat öncesi ilaçlamaya ne zaman son vereceğini bildiriyor. Sonrasında dalında, depolama tesisinde, hallerde veya raflarda bu ürünlerden numune alınıp analizi yapılıyor.

Tabi geleneksel üretim sisteminde organik tarıma kıyasla daha fazla pestisit ve gübre kullanımı mevcut. Kontrollü kalıntısız üretimin getirisi, gelişmiş ülkelerin kalıntı limitlerinin baz alınması. Bu sayede şunu söyleyebiliriz; bugünkü bilgiler ışığında üretimde kullanılan girdiler artık daha az zararlı. Ve bu konuda her geçen gün ilerleme sağlanıyor.

Örnek vermek gerekirse, kalıntısız üretimde önceleri sadece insana olan etkileri sebebiyle bazı ilaçlar yasaklanırken, artık doğaya (hayvanlara, arılara, suya, toprağa) zarar vermesi de kullanımdan kaldırılması için neden oluşturabiliyor.

İnsanlar imkânları ölçüsünde organik sertifikalı ürünleri seçebilir. Organik olmayan meyve ve sebzelerde de kontrol dışı olmayan ürünleri gönül rahatlığıyla tüketebilirler.

Kabul etmeliyiz ki insanların ilaç kalıntısı olmayan tarımsal ürünler talep etmesi haklı bir gerekçeye dayanıyor. Ama yine aklımızdan çıkarmamamız gereken bir gerçek var ki o da sağlıklı beslenme için elimizde kalan doğal ürünler yine tarımsal olanlar.

Örneğin; meyvecilik açısından bakılırsa Korkuteli, karyağdı armudunun yetişme ortamını tam karşılayan bir coğrafyada yer alıyor. Bir çeşit doğal bir meyve çeşidi ve Türkiye'ye özgü. İhtiyacı olan iklim ve toprağa bu bölgede kavuşmuş. Sanayileşme olmamış dolayısıyla yetişme ortamının toprak ve suyu temiz. Sizin bu meyveden alacağınız gıdanın eşdeğerini bulmanız kolay değil. Tüketeceğiniz meyve ve sebzelerde doğallık arıyorsanız önce hikâyesini öğrenmeniz gerekiyor. Eğer bu armudun Türkiye'ye has bir meyve çeşidi olduğunu bilirseniz, size besin ve sağlık anlamında vadettiklerinin de ne kadar değerli olduğunu anlayabilirsiniz.

 



Paketlenmiş gıdalara tamamen teslim olmayacaksak (ki bence tehlike buradadır ve kalıntı gündemiyle korkutulan tüketici daha fazla buraya yönlendirilmektedir) yapacağımız iş, daha fazla meyve ve sebze tüketmek. Bunları tüketirken de daha sağlıklı ürün talebinde ısrarcı olmak.

Bizim görevimiz üreticiden tüketiciye ulaşırken tarımsal ürünlerin kendine has özelliklerinin korunması. Bu sayede sağlıklı ürün talebini karşılayabilir ve sanayileşmenin yapay ve kibirli karakterini, toprağın doğal ve tevazu sahibi karakteriyle dengeleyebiliriz.

Söyleyeceklerimiz şimdilik bu kadar. Korkuteli Burada dergimize, emeği geçen herkese, Korkuteli özelinde sağlıklı gıda ile ilgili düşüncelerinizi anlatma imkânı verdiğiniz için  teşekkür ediyorum.

Sağlıkla kalın.